DENİZLİ
İLKÇAĞLARDA
DENİZLİ YÖRESİ
Denizli
yöresinin ilk ve en önemli yerleşim yeri Beycesultan Höyüğü ’dür. (Günümüzde
Beycesultan, Çivril ilçesinin 5 km. kadar güneyinde Çivril –Denizli karayolunun
hemen sağında yer alır.) Yerleşimin günümüzden 6000 yıl önce M.Ö. 4000
yıllarında Kalkolitik dönemle başladığı öngörülmektedir.
Tarihi
dönemlere gelindiğinde Denizli yöresinin bilinen ilk sakinleri Arzawalılar
olmuştur. M.Ö. 1200-1700 arası süren
Karanlık Çağ’dan sonra yöreye Frigler hakim olmuşlardır. Xenephon’a göre
Frigya’nın batı sınırlarındaki en önemli yerleşimlerinden biri Collosai (bugün
Honaz) şehri idi. Friglerin yıkılmasının
ardından bölge Lidyalıların eline geçmişti. Lidya Devletinin doğu sınırı ünlü
Yunanlı tarihçi Heredot’a göre Karura adlı yerleşimdir. Karura şehri bugün
Denizli’ye bağlı Sarayköy ilçesinde bulunmaktadır.
Batı
Anadolu bölgesi ve dolayısıyla Denizli yöresi M.Ö. 129 yılında Romalılarca Asya
eyaletine bağlanarak prokonsüllerce yönetilmeye başlanmıştır. Romalılar Asya
eyaletindeki mevcut yolları ıslah edip yol akışını Bergama yönünden Efes ve
Milet yönüne çevirdiler. Denizli Bölgesi doğu-batı yönünde önemli nokta haline
gelmiştir.
Roma
Devleti’nin M.S. 395 yılında ikiye ayrılması sonucu Anadolu Doğu Roma yani
Bizans idaresi altında kalmıştır. Bizans Devleti zamanında Denizli yöresi
Helenistik ve Roma dönemlerindeki önemini kaybetmiş ve bir süre sonra bölgeye
gelen Türklerin eline geçmiştir.
DENİZLİ’DE
TÜRK HÂKİMİYETİ
Türklerin
Denizli ile ilk ilişkileri 1070 yılında başlar. Büyük Selçuklu Beyi Afşin Bey
yörenin en gelişmiş kentlerinden Honaz’ı aldıktan sonra Laodikeia’yı da yağma
ederek istila hareketini Ege kıyılarına değin ilerletmiştir. Ancak bu istila
hareketi geçici olmuştur.1071 Malazgirt Savaşından sonra Anadolu baştanbaşa
zapt edilmiş, bu arada Denizli çevresi de Kutalmışoğlu Süleyman’ın maiyetindeki
Beyler tarafından fethedilmiştir.
Denizli
ve yakın çevresi 12. Yüzyılın sonlarına kadar Türklerle Bizanslılar arasında
sürekli el değiştirir ve sonunda Selçuklu Sultanı I. Giyaseddin Keyhüsrev’in
ikinci kez tahta çıkışıyla birlikte, 1206-1207’de tamamen Türklerin eline
geçer.
1176
Miryokefalon (Myriokephalon) Savaşı ile Selçuklu Ordusu Bizans Ordusunu yenmeyi
başarmıştır. (Myriokephalon geçidinin Denizli’nin Çivril ilçesi yakınlarında
olduğu ve savaşın burada cereyan ettiği görüşü birçok taraftar bulmuştur.) Bu
tarihten sonra Türkmenler kitleler halinde Denizli il sınırına yığılmıştır.
Denizli
toprakları XIII. yüzyıl başlarından itibaren Selçukluların “uc” diye
tanımladıkları sınır bölgesinin güneybatı kanadını oluşturuyordu. Denizli
toprakları bu dönemde çok büyük bir Türkmen nüfusuna sahiptir. Bu dönemde
sadece Denizli bölgesinde 200.000 çadır (hane) Türkmen nüfusunun bulunması bize
bu konuda fikir vermeye yeterlidir. Denizli Bölgesi bu yönüyle en yoğun Türkmen
nüfusunun bulunduğu yer durumundadır.
Beylikler
Döneminde Denizli’de ilk Türk Beyliği 1260 tarihinde kurulmuş olup uzun ömürlü
olamamıştır. Sahip Ataoğulları, Germiyanoğulları ve İnançoğulları Beylikleri
yörede hâkimiyet kurmuşlardır.
OSMANLI
DEVLETİ DÖNEMİNDE DENİZLİ
Denizli
ilk defa 1391 yılında Osmanlı topraklarına katılmıştır. Ancak 1402 yılında
Ankara savasında Osmanlı Devleti’nin Timur tarafından mağlup edilmesi sonucu
Denizli yeniden Germiyanoğlu Beyliği’ne verilmiştir. 1429 yılında Denizli tüm
Germiyan topraklarıyla birlikte Osmanlıların eline geçmiştir.
Denizli
Osmanlı yönetimine geçtikten sonra yöre ahalisinin büyük çoğunluğu kırsal
kesimde yasamaya devam etmiştir. Kırsal nüfusun önemli bir bölümü aşiretler
halinde göçebe olarak yasıyorlardı. Bunlara ait yer adları günümüze değin
varlığını devam ettirmiştir (Avşar, Bayat gibi). Yerleşik olan kent nüfusu ise
esnaf loncalarına bağlı olarak ticari faaliyetlerle uğraşmaktaydılar.
İbni-
Battuta seyahatnamesinde 1332 yılında uğradığı Denizli’de Ahi Sinan ve Ahi
Tuman adlı iki ahi reisinden bahseder. Hatta bazı kaynaklara göre Ahi
teşkilatının kurucusu olan Ahi Evran bir süre Denizli’de kalıp burada
bahçıvanlık yapmıştır. Sosyal yönden Denizli 14. ve 15. yüzyıllarda doruk
noktasını yaşamıştır.
DENİZLİ
İDARİ TEŞKİLAT TARİHİ
Osmanlı
Devleti idari bakımdan eyaletlere, eyaletler sancaklara, sancaklar, kazalara,
kazalar nahiyelere taksim edilmiştir. Denizli yöresi 1429 yılında hakimiyetine
girdiği Osmanlılar tarafından kazalar halinde coğrafi durumuna göre üçe
bölünerek, üç ayrı sancağa bağlanmıştır.
Asi
Karaağaç’ın Hamid, Tavas’ın ise Menteşe sancaklarına bağlanmasına rağmen,
bugünkü Denizli’nin büyük kısmını teşkil eden Homa, Işıklı, Çal, Baklan,
Denizli, Honaz, Sarayköy ve Buldan Kütahya sancağına bağlanmıştır.
Denizli
kazasının idari yapısı ufak tefek değişiklerle 17. yüzyıla kadar devam etmiş,
ancak bu yüzyılda Kütahya’da bulunan Anadolu Beylerbeyliği dağıtılınca Denizli
toprakları Aydın Eyaleti topraklarına dahil edilerek bir değişim yaşamıştır.
Denizli’de
1876 yılında ilk Belediye Teşkilatı kurulmuştur. 1883'te Sarayköy, Buldan ve
Tavas İlçelerinin bağlanmasıyla "Sancak" haline getirilen Denizli,
1884'te Çal, 1888'de Acıpayam ilçelerinin katılımıyla Aydın'a bağlı
mutasarrıflık, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuyla da 1923’te il olmuştur.
DENİZLİ
ADININ KÖKENİ
Denizli’nin
eski adı “Ladik” ya da “Lazik” idi. Bu
kelime Laodikeia kelimesinden gelmektedir ve Türkçe’de bir anlam ifade
etmemektedir. Yukarı Menderes Vadisinde
(bugünkü Denizli şehrinin 6 km kuzeyinde) bulunan Laodikeia şehrinin Türklere
geçişi sırasında “Ladik” ismi de miras kalmıştır. Aynı mıntıkada bulunan
Khonae-Honas, Khoma-Homa, Tabae-Tavas da bulunduğu gibi Laodikeia’da bu kaideye
uygun olarak Ladik ismini almış ve Selçuklu kayıtlarına öyle geçmiştir.
Ancak
Selçuklu hakimiyeti ile birlikte şehrin bugünkü yerine taşınması neticesinde
“Ladik” adının yanında “Toğuzlu” adı da kullanılmaya başlamıştır. “Toğuzlu”
adının “Ladik” adıyla birlikte kullanılmasıyla bu kelimelere “Tonuzlu”
ve“Tonguzlu” adları da eklenmiştir.
Ünlü
Seyyah İbn-i Batuta 1333 yılında ziyaret ettiği Ladik şehrine aynı zamanda
“Donguzlu” dendiğini söylemektedir. Aşağı yukarı aynı yılları kaydeden Mesalik
Ül-Ebsar’da “Tonguzlu” ifadesini kullanmıştır. 1350 yıllarına ait bir İlhanlı
vergi kaydı ise “Tonğuzlu” diye yazar. Yine 1372 tarihli bir takvimde de
“Tonguzlu” yazılışı görülmektedir. Timur’un resmi tarihçileri de “Donguzluğ” ve
“Tenguzluğ” diye kayıtlar tutmuşlardır. Bu tarihlerden sonra bu ifadelerin
yerine “Tonuzlu” ifadesinin kullanıldığını kesin olarak görmekteyiz. Nitekim
erken dönem Osmanlı tarihçilerinden Nesri ve Aşıkpaşazade eserlerinde “Tonuzlu”
imlasını kullanmışlardır.
“Tonuzlu”
veya “Tunuzlu” isminin “Denizli” sekline dönüşmesi XVI. Yüzyılın ikinci
yarısına rastlar. 1510 tarihli bir Osmanlı kaydında “Dinuzlu” kullanımına
rastlamaktayız. Bu dönemde kente uğrayan gezginler eserlerinde “Denyzely”,
“Denizley”, “Denisli”, “Degnisli”, “Denizli” adlarını kullanmışlardır.
Ancak
XVI ve XVII. yüzyıllarda Laodikeia – Ladik – Lazik çizgisinin Osmanlı
Dönemindeki devamı olan “Lazikkiye” ismi de kullanılmıştır. “Denizli” adı ancak
1675 yıllarından sonra “Lazikkiye” ile birlikte yaygın olarak kullanılmış en
nihayetinde 1700 yıllarından sonra bu kullanım kesin şekliyle yerleşmiş ve
bölgeyi günümüze kadar ifade eden isim hüviyetini kazanmıştır.
MÜFTÜLÜK BİNAMIZ
İl
Müftülüğü hizmet binamız 1990 yılında hizmete girmiştir.
Hizmet
binamız, 232 m² üzerine, toplam 696 m² alanda hizmet vermektedir.
Denizli’nin
Delikliçınar mevkiinde Cumhuriyet Parkı’na bakan hizmet binamız; 3 katlı,
betonarme bir yapıdır.