İLÇEMİZİN ADI VE YERİ
İlçenin ilk adı olan TABAS incelendiğinde TABA kelimesinin “kaya” anlamına geldiği, kayalık bir tepe üzerine kurulduğundan bu adı aldığı anlaşılmaktadır. Diğer taraftan TABAE’ nın bir başka adı, Türklerle birlikte Davas veya Tavas olarak günümüze kadar söylenip gelmiştir. İlçenin ilk kuruluş yeri Antik Tabas kentinin harebeleridir. Bu şehir iki surlu bir kaledir. Bir dış kale suru, bir iç kale suru vardır. Bir kale kentidir. Kale’den dolayı “KALE DAVAZ” olarak bilinir.1950 yılından sonra ise sadece ”KALE” denilmeye başlanmıştır
YERİ
Antik coğrafyaya bakıldığında Kale’nin Kayra bölgesinde Tabae ovasının batısında kurulduğu görülür. O dönemde, batısında Moballa, doğusunda Apollonia Selbace, kuzeyinde Afrodisias(Geyre),güneyinde, Kirama antik yerleşimleri bulunmaktadır.
Bu güne baktığımızda batıda Muğla, doğuda Tavas, güneyde Beyağaç ve kuzeyinde Aydın-Karacasu ile çevrilidir. Denizli-Muğla karayolu üzerinde turizme elverişli konumdadır.
KALE TARİHİ
Birçok ilçelerimizde olduğu gibi Kale İlçesinde de ilk yerleşimlere, ilk kültürlere bakıldığında tarihin M.Ö. 3000’liyıllara kadar uzandığı görülecektir. Tarihin akışı içerisinde bölgede; Hititler, Firigler, Persler, Lidyalılar, Yunanlılar, Romalılar, Selçuklular, Osmanlılar ve Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenlik kurdukları görülür.
Bu uygarlıklara ait izler, antik tabae kenti, Adam harmanı, Çiftlik, Yenice ve Özlüce köyleri arasında kalan Varallı çayı ile Tabakhane deresinde görülmektedir. İlçede henüz bir kazı çalışması yapılamamıştır. Ancak çok kısa bir sürede kazı çalışmalarına başlanacaktır.
TABAE ANTİK KENTİ
Kuruluş tarihi tam olarak bilinmeyen Antik Tabae Kenti, Büyük İskender’in Makedonya İmparatorluğundan sonra kurulduğu tahmin edilmektedir. Büyük bir ihtimalle Tabeanon adlı kişi tarafından kurulduğu bu ismi aldığı sanılmaktadır
Kent bu günkü Kale ilçesinin batısında eski yerleşimin bulunduğu, tabii olarak bir kaleyi andıran tepe üzerindedir. Antik çağlarda yapılan kale kentlerinin tipik bir örneğidir. En dışta büyük blok taşlardan yapılmış ve savaş saldırılarına dayanıklı dış surlar, onun içinde bir hisar görünümündeki iç surlar vardır. Surların içinde birçok yapı bulunur. Bu yapılar, savaşlar, depremler ve üzerlerine yapılan diğer yerleşimlerden sonra tamamen kaybolmuştur.
Antik kentte dikkat çeken bir başka konu ise, mağaralardan oluşan kaya mezarlarıdır. Kaya oymacılığının en güzel örneklerini yansıtan kaya mezarları incelendiğinde, sütunlu kapıdan
Dar bir holde ilerlersiniz. Bu holler mezar odalarına ulaşır. Açıkta olmaları nedeniyle lahit mezarlar tahrip edilmiş durumundadır. Bu nedenle bazı kimseler buraları oturma yerleri sanır.
Antik kentle ilgili en önemli bulgular para olarak kullanılan; gümüş, bronz ve bakır sikkelerdir. Bu sikkelerin üzerinde hayvan ve insan figürleri yer almaktadır. Hayvan figürü olarak genelde boğa resimleri kullanılmıştır. Bazı sikkelerde Tabenon yazılmıştır. Bazı sikkelerde ise özellikle Roma döneminde Roma imparatorlarının isim ve resimleri yer alır. Döneminin en görkemli ticaret merkezlerinden biridir.
ADAMHARMANI KALESİ
İlçeye bağlı adam harmanı köyünün “ASAR TEPESİ” olarak bilinen yerde bir hisar kalıntısı ve yine antik döneme ait olduğu sanılan bugünkü köyün doğusundaki yılanlı deresinde kayalar arasına oyulmuş suyolları yer almaktadır. Küçük bir kale olan bu yapının, günümüzde sadece kalıntıları mevcuttur. Bu kalenin kimler tarafından ve hangi döneme ait olduğu bilinmemektedir. Zaten bugünkü adını da hisar kalıntısı olduğundan almıştır. Çevre halkınca Asar Tepe’si olarak bilinmektedir. İyi bir araştırma ve bilimsel bir kazı sonucu birçok bilgi elde edilebilecektir.
TABAKHANEDERESİ
.
İlçeye bağlı Yeni köy ve Özlüce köyleri arasında kalan tabakhane deresinde, yine bazı küçük yerleşimlere rastlanmaktadır. Tabea’ya bağlı komlar (mahalleler) halinde gözüken bu yerleşimler hakkında kesin bilgiler yoktur.
VARALLI ÇAYI VADİSİ
Varalı çayı vadisinde de birçok kalıntı görmek mümkündür. Burada bulunan yapılar, daha çok fakir halkın yâda çiftçilerin yerleşimine benzemektedir. Bu yapılar hakkında da kesin bilgilere ulaşılamamaktadır.
KALE’NİN TÜRK HÂKİMİYETİNE GEÇİŞİ
Tabea Ovası'nın fethinin, karaağaç ovasının fethinin bir devamı niteliğinde olduğu sanılmaktadır. Osman Bey, Abdi Bey Sultan, Bedir Bey Han gibi beylerin, Karaağaç ovasının fethinden sonra, diğer uç beyleri fetihlere devam ettiler.
Koyun Baba ve diğer uç beyleri Tabea ’nın kuzeyindeki tepelerde savaşlarına devam ettiler. Yukarı eren kavağı denilen yerde de bir uçbeyi şehit oldu. O’nun mezarı şehit olduğu yerdedir. Bölgenin fethi sırasında komutan durumunda olan ve adı bilinmeyen lakap olarak Koyun Baba olarak tanınan uç beyi ise, Çamlarca köyü aşağı mahalle bölgesinde şehit oldu Koyun Baba’nın türbesi sözü edilen yerdedir. Sancak, sancak direkleri, sancak askıları flama direkleri gibi birçok değer, Koyum Baba’nın türbesinde toplanmıştır. Kale ile Çalmanca köyü arasında ki hat üzerinde üç türbenin bir çizgi halinde bulunması, bu insanların savaş sırasında şehit düştüğünün bir göstergesidir.
Kale’nin fethi 1200 ila 1250 yılları arasında olmuştur. Menteşe oğullarından Mirza Bey, Kale’yi muhasara etmiş, ancak bir türlü ele geçirememiştir, Çok uzun süren bu muhasara sırasında. Kale Tekfuru Davinos’un kızı, Mirza beyi görmüş ve ona âşık olmuştur. Kale’den gizlice çıkardığı bir asker ile Mirza Bey’e Kalesi ile ilgili bilgiler göndermiştir. Mirza Bey, kalenin zayıf taraflarını, nereden saldıracağını öğrendikten sonra büyük bir hamle yaparak Kale’nin fethini gerçekleştirmiştir. Bu olaydan sonra tamamen Türklerin eline geçmiştir. Kale’nin 12. Yüzyıl başlarında Mirza Bey tarafından fethinden sonra, Kale bir Türk yurdu oldu. Ünlü Türk gezgini Evliye Çelebi ”Menteşe Oğullarından Mirza Bey Kale’yi fethettikten sonra kalenin içinde insan az, yaşayan az manasına gelen Âdem az demiştir. Halk tarafından bu söz Davaz. Şekline şekline dönüşmüştür.
İlçe, beylikler döneminde diğer yörelere göre daha rahat bir dönem geçirmiştir. Kale sadece Menteşe oğulları beyliğine bağlı olarak yaşamıştır.1424 yılına kadar ve Osmanlı döneminde de Menteşe defterdarlığına bağlı olan Kale, has olarak imparatorluk topraklarına bağlıdır. Daha sonra bu durum değiştirilmiş,3. Selim zamanında, 3. Selim'in annesi Mihrişah Sultan’a tımar olarak verilmiştir.20. yüz yıla kadar vakıf olarak işletilmiştir.20.yüz yılın başlarında ise Vakıf kâtiplerinden Ali Cevdet Bey’e hibe edilmiştir. Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasıyla birlikte, bu durum değişmiş, halk kendi işledikleri topraklara sahip çıkmıştır.
SUHEYB-İ RUMİ
(Ebu Yahya Nesebi Suheyb Bin Sinan, Bin Malik)
İbni Batuta’nın seyahatnamesinde yer alan ve Peygamberimiz Hz. Muhammet (S.A.V) efendimizin” bir kimse Allah’a ve Ahiret gününe inanıyorsa, bir ananın evladını sevmesi gibi, Suheyb-i sevsin” hadisi şerifiyle anılan ve ilk yedi sahabe içinde yer alan Suheyb-i Rumi’nin bir süre Kale’de kaldığı rivayet edilmektedir. Bu gün ilçede Cevher Paşa mahallesinde sahabenin ismine atfen (Suheyb-i Rumi Camii şerifi) bulunmaktadır.
Esas adı Suheyb Bin Sinan, Bin Malik olan Suheyb-i Rumi, Basra’da Ubul’le denilen yerde doğmuştur. Çocuk yaşta saldırı sırasında esir düşmüş, Bizanslılarla birlikte çok yer dolaşmıştır. Kale’de uzun süre kalmış, Rumca’yı ana dili gibi öğrenmiştir. Bu arada İncil’i de çok iyi inceleyen Suheyb-i Rumi, Peygamberin geleceğini öğrenmiş, Kale’den yola çıkarak Mekke’ye gitmiş ve Müslümanlığı kabul ederek, ilk yedi sahabeden biri olmuştur. Ünlü sahabe Hz. Ömer(r.a) yaralanınca yeni halife seçilinceye kadar üç gün vekâleten halifeliğe bakmıştır.70 yaşında 658 yılında Medine’de vefat etmiştir. Mezarı da Medine’dedir.
ERENLER EVLİYALAR TÜRBELER
Evliya Çelebi’nin anlattığına göre 1700’lü yıllarda, kalenin içinde 3 tane medrese, 2 tane tekke, 6 tane zaviye vardır. Az bir nüfusa rağmen, eğitim ve öğretime ne kadar çok önem verildiği buradan anlaşılmaktadır.
Karaca Ahmet Sultan’ın dış kalede bulunan medresesi, diğerlerine göre daha büyüktür. Birçok öğrenci Karaca Ahmet Sultan’dan icazet almış, gittiği yerlerde öğrenciler yetiştirmişlerdir. Karaca Ahmet Sultan’dan başka, Sarı Baba Sultan, Aklanlı Dede, Kepez Dede, Ali Bali Dede ve Günüm Dede, Koyuncu Baba gibi ünlü evliyalar da vardır. Bu evliyalara ait türbe yoktur. Yalnız Koyuncu Baba ’ya ait bir türbe Çamlarca Köyünde bulunmaktadır. Buraya Çevre illerden ve ilçelerden ziyaretçiler de gelmektedir. Diğer veli olarak anılan zatlara ait olan mezarların nerede olduğu hakkında bilgi bulunmamaktadır.
CEVHER PAŞA CAMİİ
Eski Kale Tabea’da Cevher paşa tarafından yaptırılmış ve ahşap işlemeciliğini Selçuklu süsleme sanatını her türlü inceliğini yansıtan bir cami vardır. Cami taş duvarlarla çevrilidir. Kiremit çatı ile kaplıdır. Tamamen ahşap ve ağaçtan yapılmıştır. Kapı girişinden başlayarak tüm duvarlar hattatlar tarafından eski yazı ile donatılmıştır.
Ancak şu anda harabe halindedir. Resmi yönden gerekli girişimlerde bulunulmuştur. En kısa zamanda restorasyona başlanacaktır.
GÜNÜMÜZDE KALE
Kale önceleri sapa olması nedeniyle dışa çok göç vermiş bir ilçedir. Başta Denizli olmak üzere civar illere çok gidenler olmuş ve oralarda büyük iş sahalarının sahibi olmuşlardır. Muğla-Ankara yolunun açılmasıyla göç durmuştur. Halk ekseriyetle tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Son zamanlarda Kale halkı kendi adıyla özdeşleşmiş bir isimle biber yetiştirmeye başlamış, her yıl geleneksel olarak biber şenlikleri ve yarışması yapılmaktadır. Ayrıca tütüncülük de had safhada halkın gelir kaynağı olmaya devam etmektedir. Zeytin üretimi gelişme aşamasında olup Gökçeören Kooperatifinin hummalı çalışması sonucu Zeytinyağı işleme tesisleri de halkımızın hizmetine devam etmektedir.
Bazı bölgelerinde linyit kömürünün çıkması nedeniyle çevre ilçelerden çalışmaya gelenler bulunmaktadır. İlçeye 25 Mahalle bulunmaktadır.